KİBELA’YA AĞIT Adım atacak yer yok Oral bir duygu bu bendeki Ağzını en eski kitabe diye dilime iliştiriyorum Kabileler boynuma muska oluyor Sayki ben kırılmış bir gül dalıyım Gel Dikenleri tenime Tenimi de ayaklarında yeşert Aklım teleskop camından dışarıya yansıyan buğulu görüntü Al beni Uzayın bu soğuk köşesinden kurtar Sen bakir ve kırılgansın bilirim Ellerim bir balık solungacı Beni rahminin suyuna iliştir Belki bir yasemin açar Belki gonca yedi verir Belki ölmez bûtîmarlar Şer denizin de. Aha geldim Aha gidiyorum Yüzün, sahra da kabem Eğil ve al beni yerden Rahmini rahman eyle göğüs kafesime. Haydi tara saçlarını Şakaklarım da rabbani bir yalnızlık İşte yüzüm İki karıncanın sırtında Uzan ve beni kurtar bu kuyuda. || Sadık bir dinleyiciyim ey bûtîmar Kalk ve bana bir masal anlat Güller kızıla Nehir okyanusa varıncaya dek ‘İşte hiranın duvarı nemli’ İşte ilk atamızdan kalma bir söz ‘İkra’ Yani konuşma Yani bu yol kanlı bir ceset taşımaktan başka bir hükme sahip değil Kırılmış bir
li welatê jor bi xeyala